Ok Nasıl Atılır? Okçulukta Nasıl Nişan Alınır?
İyi bir atış için ya çok şanslı olmak lazımdır, ya da oldukça antremanlı. Peki iyi antrenmanlı olmanın iyi bir atışla nasıl bir bağı olabilir? Burada antremanı üzerine inşa ettiğiniz teknik devreye girmektedir. Okçuluk teknikleri, yüzyıllar boyunca geliştirilmiş geliştirilmiş ve geliştirilmiştir. Bugüne kadar birçok okçuluk tekniği kaybolup gitmiş, birçoğu da değişe değişe yerleşmiştir. Ok atmak oldukça ciddi bir iştir ve başarıyla ok atma belli başlı kurallara bağlıdır. Gerçek ok atışı için bunları layığıyla yerine getirmek gerekmektedir.
Her konuda olduğu gibi, en iyi kaynaklar yine kitaplardır. Bu yazımızdaki konuları detaylı olarak incelemek için okçuluk kitaplarımıza göz atmayı unutmayınız!
Okçuluk teknikleri, üç temel sınıfta ele alınmalıdır:
- Klasik Kanatlı / Olimpik Okçuluk Atış Teknikler
- Makaralı Okçuluk Atış Teknikleri
- Geleneksel Okçuluk Atış Teknikleri
Bu teknikleri detaylı olarak ele alırken de dört safhaya odaklanalım:
- Oku Yerleştirme
- Yayı Germe
- Nişan Alma
- Atış Yapma
Bu dört aşamaya geçmeden önce, hangi okçuluk tipinde uğraşıyor olursak olalım, ok atmak için sıfırıncı safha vardır: Her alanda elbette ki ok atışında sıfırıncı safha, ısınma ve egzersizleri yapmak, kişisel ve çevresel emniyeti aldığımızdan emin olmak ve sonrasında hedef karşısında konum almaktır. Okçulukta tüm disiplinlerde, istisnalar mevcut olmakla birlikte, gövde ile hedef arasında 90 derece açıyla durulur. Sağlak bir sporcu, yayını sol eliyle tutuyor ve sağ eliyle kirişi çekiyorsa, bu sporcu hedefi sol tarafına alarak konumlanmalıdır. Hedeften sporcuya bakan biri, tek bir hat görmelidir. Anatomik şartlanmalar haricinde, gövdenin herhangi bir noktasında ileriye-geriye veya sağa-sola çıkıntılar olmamalıdır. Bunun haricinde, yay tutuşu da diğer ortak bir konudur. Yay tutan elin kavradığı kısma "yay kabzası” denmektedir. Kabza asla sıkı sıkı kavranmamalıdır; yayın gereksiz sert kavranması atışta fazladan titreşime ve dolayısıyla hatalı atışa sebebiyet verecektir. Kabza el ile yaklaşık 45 derecelik bir açı oluşturarak, işaret parmağı ve başparmak arasına yerleştirilmeli, diğer parmaklar sadece tutuşa yardımcı olmalıdır. Yay gerileceği için zaten amaç sadece yayı sabitlemek olacaktır. Gerçek ok atışı, ciddiyetle bu adımların uygulanmasına bağlıdır.
1)Klasik kanatlı okçulukta (diğer adıyla olimpik okçulukta) atış teknikleri, durağan bir okçunun durağan bir hedefe oku göndermesine dayanan teknikler bütünüdür.
- Ok en arkasından, arkalık kısmından tutularak sadaktan çekilir. Burada esas amaç, tüylere zarar vermeden, tek seferde oku kirişe yerleştirmektir. Genelde yapılan hata, oku ortadan, ok yatağına koyduktan sonra ikinci hamleyi yapamayacak şekilde tutmaktır. Arkadan tutulan ok, yayın kabza penceresi tarafından, önce arkalığı kirişe takılıp sonra şaftın ok yatağına yerleştirilmesiyle başarıyla yerleştirilmiş olur. Kliker varsa, ok kirişin dışından (sadak tarafından, kabza penceresinin ters tarafından) ok yatağı üzerinden kaydırılarak klikerin altında konumlandırılarak ileri sürülür. Arkalık kirişte uygun konuma getirilirken, düz tüy kullanılıyorsa üç tüyden farklı renkli olan dışa (yay tarafının aksine; örneğin sağlaklarda sola) bakacak şekilde konumlandırılarak kirişe oturtulur. Burada ok arkalığının kirişe tam oturduğundan emin olmak gerekir. Eğer kiriş ile ok uyumu başarılıysa arkalık kirişi boğmayacak, aynı zamanda yanlışlıkla çıkmayacak kadar da bol olmayacaktır. Ok yatağı ve arkalık noktası/sargısı hattına konumlandırılan ok, kirişle 90 derece yapacak şekilde takılmış olur.
- Klasik okçulukta ok çekiş tekniği, sadece kirişe temas edilmeye dayanmaktadır. Başlangıç seviyesinde -başparmak haricinde- üç veya dört parmakla, okun hemen altından çekilen kiriş ile yay, ok göz hizasına gelecek şekilde gerilir. Bu atış, okçulukta başlangıç seviyesinde, nişangahsız atışta tercih edilir. Nişangahın kullanıldığı atışta ise işaret parmağı okun üstüne, orta ve yüzük parmağı ise hemen altına konumlandırılarak, her üç parmakta da tırnağın bulunduğu kısmın boğumuyla ikinci boğum arasındaki eklemle (distal interphalangeal olarak geçen eklem) kiriş çekilir. "Ok çekilir” veya "yay çekilir” denmemesinin sebebi aslında çekiş yaparken oka temas etmemek gereğidir. Kirişi çekerken yayı germiş oluruz, dolayısıyla ok da çekilmiş olur ancak aslında oka temas edilmemelidir. Yayı gererken oka temas edilmemesi önemli bir noktadır: Oka istemsiz moment uygulanarak (yana doğru saptırma) ok yatağından çıkmasına veya daha kötüsü atışta sapma yaşanmasına sebebiyet verir.
- Yayı gererken aynı zamanda nişan hattımızı da kuruyor oluruz. Tam gerili yayda kol yere paraleldir ve el, aynı tarafın çenesi altına konumlanırken kiriş burnu ortalar ve dudağa temas eder. Bu temas noktalarına çapa noktası adı verilir ve bu noktaları referans alarak sporcu atışını parametrik olarak yapabilmektedir. Yay tam gerili haldeyken -referans noktaları yerli yerindeyken- gözümüzle nişangahımızın pininden atış yapmak istediğimiz noktaya kilitleniriz. Nişangahımızı doğru konuma alınca hedefe odaklanır, nişangah pinini bulanık (flu) görürüz.
- Nişan hattımızdan eminsek, kiriş tutan parmaklıklı elimizi yavaşça kiriş üzerinden geriye doğru kaydırarak kirişi olabildiğince yanal kuvvet uygulamadan bırakırız. Bunu yaparken elimizi kulağımıza doğru çekeriz. Yayın kuvveti dolayısıyla ister istemez -Newton’ın 3. kanunu olan etki tepki kanunu gereği- okumuz ileri giderken elimiz de geriye doğru savrulacaktır. Kliker kullanıyorsak, atış anını belirten klik sesiyle birlikte bırakış gerçekleştirilir. Bununla birlikte yayın atış anında oluşan titreşimden az etkilenmesi için yay salıverilir ve doğal olarak ileri atılan yay, okçunun bileğinden sabitlendiği bilek askısı dolayısıyla bilek etrafında bir dönüş gerçekleştirir.
Böylece klasik kanatlı yay ile ok atışı yapılır ve baştan sona atış döngüsü gerçekleştirilmiş olur. Klasik kanatlı yaylarda kullanılan oklarımızı incelemek için tıklayın!
2)Makaralı okçuluk atış teknikleri, aynı klasik kanatlı okçuluk atış tekniklerinde olduğu gibi, sabit bir sporcunun sabit bir hedefe oku göndermesine dayanır. Klasik kanatlı okçuluktan farklı olarak, avcılıkta hedefin dinamik olması durumundan bahsedilebilir. Burada okçu da duruma uyum sağlamaktadır. Aynı zamanda avcılıkta kullanılan klasik kanatlı yaylar da bulunmaktadır ancak burada uyum gereği o yayları da geleneksel okçuluk atış teknikleri altında incelemeyi uygun görüyoruz. Yukarıda izah edilen sıfırıncı aşama sonrasında makaralı yaydaki aşamalar şöyledir:
- Ok yine en arkasından, arkalık kısmından tutularak sadaktan çekilir. Burada esas amaç, tüylere zarar vermeden, tek seferde oku kirişe yerleştirmektir. Genelde yapılan hata, oku ortadan, ok yatağına koyduktan sonra ikinci hamleyi yapamayacak şekilde tutmaktır. Arkadan tutulan ok, yayın kabza penceresi tarafından, önce arkalığı kirişe takılıp sonra şaftın ok yatağına yerleştirilmesiyle başarıyla yerleştirilmiş olur. Makaralı yaylar sabit bir mesafeye (draw length yani çekiş uzunluğu) çekildiğinden dolayı kliker gibi bir yapıya ihtiyaç yoktur. Ok kirişin dışından (sadak tarafından, kabza penceresinin ters tarafından) ok yatağı üzerinden kaydırılarak ok yatağı üzerinde konumlandırılarak ileri sürülür. Arkalık kirişte uygun konuma getirilirken, üç tüyden farklı renkli olan yukarı bakacak şekilde konumlandırılarak kirişe oturtulur. Burada ok arkalığının kirişe tam oturduğundan emin olmak gerekir. Eğer kiriş ile ok uyumu başarılıysa arkalık kirişi boğmayacak, aynı zamanda yanlışlıkla çıkmayacak kadar da bol olmayacaktır. Makaralı yaylarda, istisnaları olsa da kaide tetikle atış yapılmasına dayalıdır. Bunun için de aslanağzının örülmüş olması gerekir. Bu yapı, kirişin tam ortasında bulunan oku iki taraftan ortalayarak kirişi tuttuğundan, buna takılan tetik mekanizması yayı tam ortadan çekmeye yaramaktadır. Böylece ok kirişle 90 derece yapacak şekilde takılmış olur.
- Makaralı okçulukta ok çekiş tekniği, aslanağzına takılı tetiği dikkatlice çekerken oka temas etmemeye dayanmaktadır. Tetiğin tuşuna dokunmadan -parmaklar tetiğin gerisinde kalacak şekilde kiriş çekilir. Makaralı yayın yapısı gereği yayın en sert noktası çekişin ortasıyla sonu arasındadır ve let-off’un hissedildiği kısma da vadi denmektedir. Kiriş stop veya kanat stop olarak limitlenen yay, tam sporcuya ayarlıysa kiriş ancak burna ve dudağa temas edene kadar gerilecektir.
- Yayı gererken aynı zamanda nişan hattımızı da kuruyor oluruz. Tam gerili yayda kol yere paraleldir ve el, aynı tarafın çenesi altına konumlanırken kiriş burnu ortalar ve dudağa temas eder. Bu temas noktalarına çapa noktası adı verilir ve bu noktaları referans alarak sporcu atışını parametrik olarak yapabilmektedir. Yay tam gerili haldeyken -referans noktaları yerli yerindeyken, gözümüzle, eğer av tipi nişangah kullanıyorsak, gezimizin içinden nişangahımızın pinlerini kullanarak, hedef tipi nişangah kullanıyorsak da gezimizdeki lensten nişangahımızdaki merceği hizalayıp atış yapmak istediğimiz noktaya kilitleniriz. Nişangahımızı doğru konuma alınca hedefe odaklanır, nişangahı bulanık (flu) görürüz.
- Nişan hattımızdan eminsek, tetikteki elimizin parmak ucuyla tetiği yavaşça ezeriz ve olabildiğince yanal kuvvet uygulamadan ezmeye devam ederiz. Bunu yaparken tetiğe direkt basılmamasının amacı, atışta yukarı veya aşağı doğru hatanın önüne geçmektir. Tetik kritik baskıya ulaşınca çenesi açılır ve kiriş fırlar. Yayın kuvveti dolayısıyla ister istemez -Newton’ın 3. kanunu olan etki tepki kanunu gereği- okumuz ileri giderken elimiz de geriye doğru savrulacaktır. Bununla birlikte yayın atış anında oluşan titreşimden az etkilenmesi için yay salıverilir ve doğal olarak ileri atılan yay, okçunun bileğinden sabitlendiği bilek askısı dolayısıyla bilek etrafında bir dönüş gerçekleştirir.
Makaralı yay ile ok atmak böylece gerçekleştirilmiş olur. Makaralı yaylarda karbon ve alüminyum oklar tercih edilir, makaralı yaylarda kullanılan oklarımızı incelemek için tıklayın!
3)Geleneksel okçuluk atış teknikleri, derinlemesine aktarması en zor olanıdır. Sebebi, küresel olarak standartlaşması imkansız atış teknikleridir. Sebebiyse basittir; geleneksel okçuluk farklı kültürlerde farklı okların, yayların, atışa yardımcı ekipmanın gelişmesine dayanır. Japonlarda Kyūdō, Orta Asya kavimlerinde atlı okçuluk, Avrupalılarda saha okçuluğu gibi farklı coğrafyalarda, ortadaki imkanlarla ve mevcut problemler ışığında okçuluğun öne çıkan farklı tarafları gelişmiştir. Hepsi deneyime dayansa da, bazı kavimler okçuluğa diğer dallardan fazla önem vermiş, başarının boyutuna göre verilen önem ve kat edilen gelişme diğer kültürlere göre üssel olarak fark yaratmıştır. Türklerde geleneksel okçuluğun tarihi de buna paralel olarak gelişim göstermiştir. Burada ilgi alanımız elbette Geleneksel Türk Okçuluğu olacağından anlatımımız da bu yönde olacaktır.
- Geleneksel Türk Okçuluğu atış tekniğinde oldukça kısa bir yay -sağlaklar için- sol elle tutulur, ok en arkasından, gez kısmından tutularak sporcunun sağ tarafa takılan tirkeşten çekilir. Yay tutan ele tutturulan ok, yayın sağında kalacak şekilde kirişe takılır (gezlenir). Burada esas amaç, tüylere zarar vermeden, tek seferde oku kirişe yerleştirmektir. Genelde yapılan hata, oku ortadan, ok yatağına koyduktan sonra ikinci hamleyi yapamayacak şekilde tutmaktır. Gez kirişte uygun konuma getirilirken, hindi tüyü kullanılıyorsa -geleneksel usule uygun olan doğal tüylerdendir- üç tüyden farklı renkli olana horoz tüyü denir ve bu tüy yukarı baktırılır. Burada ok arkalığının kirişe tam oturduğundan emin olmak gerekir. Eğer kiriş ile ok uyumu başarılıysa arkalık kirişi boğmayacak, aynı zamanda yanlışlıkla çıkmayacak kadar da bol olmayacaktır. Geleneksel okçulukta dügül sargısı hattına konumlandırılan ok, sporcunun tercihine bağlı olmak kaydıyla kirişle 80-90 derece yapacak şekilde takılmış olur.
- Geleneksel Türk okçuluğunda ok çekiş tekniği, hem kirişe hem de oka temas edilmeye dayanmaktadır. Mandal tekniğiyle kiriş tutulurken ok başparmağın yan tarafıyla işaret parmağının yanı arasında doksan derece boyunca temasta kalmaktadır. Bu teknik sayesinde ok, at üstünde dahi sallanmalardan etkilenmez. Geleneksel Türk okçuluğunda kirişe çile denmektedir ve çile çekmek deyimi de aslında kiriş germekten kaynaklanmaktadır. Yayı gererken yay tutan kolumuzu ileri iterken kiriş çekmeye başlarız. Böylece, her okçuluk disiplininde olduğu gibi sırtımızın iki yanını da kullanırız.
- Nişangahsız atışta tek bir doğru yoktur. Farklı kaynaklarda, geleneksel okçuların nişan alma teknikleri karşımıza çıkmaktadır. Burada okçunun anatomik yapısı, okların kütlesi, tüyleniş biçimi, atış türü vs. birçok etmen devreye girmektedir. Aslolan, okunu ve yayını çok iyi tanıyan okçunun alıştığı tekniğidir. Teknik atışı belli parametrelere oturtmaktır ve bunu antremanlarla pekiştirerek, insan faktörünü devreden çıkararak başarıyı zirveye çekmek amaçlanmaktadır. Elbette geleneksel okçuluk deyince tek bir kavim akla gelmiyor olsa da, farklı teknikler kullanılıyor olsa da, sonuç tektir: Nişangahsız, ayrı bir ekipmansız istikrarlı atış getiren teknikler geliştirilmiştir.
- Yayı gererken aynı zamanda nişan hattımızı da kuruyor oluruz. Tam gerili yayda kol yere paraleldir ve el, aynı tarafın çenesi altına, kulak yanına, kaş yanına, göğse gibi farklı noktalara konumlanır. Bu temas noktalarına çapa noktası adı verilir ve bu noktaları referans alarak sporcu atışını parametrik olarak yapabilmektedir.
- Nişan hattımızdan eminsek, mandalımızı açarak kirişi olabildiğince yanal kuvvet uygulamadan bırakırız. Bunu yaparken elimizi kulağımıza doğru çekeriz. Yayın kuvveti dolayısıyla ister istemez -Newton’ın 3. kanunu olan etki tepki kanunu gereği- okumuz ileri giderken elimiz de geriye doğru savrulacaktır.
Böylece geleneksel yay ile baştan sonra bir atış döngüsü gerçekleştirilmiş olur. Geleneksel okçulukta menzil atışı, kabak atışı gibi farklı yaklaşımlar olsa da temel puta atışı tekniği böyledir.
Geleneksel yaylarda genellikle tarihe uygun olarak ahşap oklar tercih edilir, incelemek için tıklayın!
Türk Okçuluğu hakkında akademik çalışmalar üreten ve aynı zamanda okçuluk sporuyla ilgilenen Dr. Murat Özveri'nin anlatımıyla ok nasıl atılır: